TST Interactive

Thursday, March 23, 2006

20 yıllık hayalim gerçekleşti: Samantha Fox'u canlı görüp ona dokundum...

28 OCAK 2006 CUMARTESİ: Bugün Samantha Fox konserine gidecektim. Aylar öncesinden biletimi almıştım. Ameliyatlı ameliyatlı bu karda, kışta gidiyorum konsere. Gitmek istemeyenlere ibret olsun. Bu konser benim için çok önemli, çünkü Samantha Fox müzik dünyasında benim ilk göz ağrımdır. 5 yaşında posterini duvarıma asmıştım. 7 yaşında hayatımda ilk kez bir albüm almıştım. İşte hayatımda aldığım bu ilk kaset Samantha Fox’un “I Wanna Have Some Fun”ı idi. 20 yıldır Samantha Fox’u görmek için can atıyordum. Meğer 2006’yı beklemem gerekiyormuş. Daha fazla bekleyemezdim. Hemen sabahtan hazırlanmaya başladım. Belki tanışma ve imza alma şansı olur diye “I Wanna Have Some Fun” ve “Samantha Fox” kasetlerimi çantama koydum. Öğlen Taksim’deydim. Çünkü 3-4 gibi Hakan’la buluşacaktık. O işten çıkana kadar Beyoğlu’nda gezdim. Aylin Aslım’ın “Gelgit” albümü tekrar piyasaya sürülmüş. Görür görmez aldım. Sonra Hakan’la Burger King’de buluştuk. Tabii ki Burger King’deki şeyler bana zararlı olduğu için orada bir şey yemedik. Gezdik. “80s Strike Back” partisinde DJ’in değiştiğini sanıyorduk. Hakan'ın söylediğine göre DJ, Can'ın babası Murat Beşer değildi artık. Yerine Aliye'deki Nejat İşler'i almışlardı DJ olarak. Tabii ki bu yalnızca söylentiydi. Yani Hakan'la benim Samantha Fox'la torpille tanışma hayallerimiz de suya düşmüştü. Hakan, Nejat İşler’in Taksim’de plakçı dükkanı olduğunu söylemişti. Halil söylemiş ona da. Hangi sokakta olduğunu bile söyledi. Ben de o sokakta bir plakçının olduğunu biliyordum. Oraya gittik, fakat dükkanın Nejat İşler’e ait olup olmadığını sormadık, herhangi bir ipucu da görmedik. Neyse, önemli olan konserin tadını çıkarmaktı. İlk önce Madonna, Michael Jackson, Modern Talking, Alphaville, Prince, Duran Duran, Wham, A-HA gibi 80'lere damgasını vurmuş isimlerin şarkılarıyla dans edecektik (bazıları çalınmayacaktı gerçi), daha sonra 80'lere damgasını vurmuş en büyük İngiliz şarkıcılardan Samantha Fox capcanlı karşımızda durup şarkılarını söyleyecekti. Hayal gibi bir şeydi. Hala bu olaya hayal gibi bakıyorum eski bir Samantha Fox fanatiği olarak. 80'ler benim için çok önemlidir hayatımda. Müziği, Michael Jackson'ı, Madonna'yı, Samantha Fox'u 80'lerde keşfettim. Belki Michael Jackson ve Madonna konserlerini kaçırdım, fakat Samantha Fox konserini kaçırmayacağım. Çünkü gerçekten çocukluğunuzda dinlediğiniz birinin konserine gitmek Rock'n Coke'lardan bile daha ilginç olabiliyor. 15 Aralık 2004 günü yazdığım “Back to the 80s” partisi ve Alphaville konseri kritiğimi okuyun, 80’ler ile aramdaki duygusal bağı daha iyi anlarsınız.
Neyse, akşam Ece’yi beklemek üzere yine Burger King’e gittik. Ece aramıza akşam katıldı yani… Hakan'ı zaten tanıyordum. Ece ile ilk kez tanıştım. O da beni bazı mjturkfan üyeleri gibi iri yarı, çok şişman biri sanıyormuş. "Resim Galerisi" bölümünde daha çok tombik yanaklı gözüküyormuşum. Önceden sitemi gezenler oradaki eski fotoğraflarımdan ötürü beni daha zayıf beklerlerdi, artık beni yeni fotoğraflarımla tanıyanlar daha şişman bekliyor beni. Oh, demek ki o fotoğraflardan daha zayıf gözüküyorum. Bu yüreğime su serpti. Tabii ki böyle sanılmasında biraz da benim de payım var. Komplekslerimden ötürü forumlara hep "Ben çok şişmanım. Eskiden göbeğim mi vardı?" gibi şeyler yazdığım için aralarında beni Ozan Orhon gibi bir şey sananlar bile vardır. Neyse, Burger King’de üçümüz istek şarkısı listesi oluşturduk. Çünkü mjturkfan forumunda Alphaville konseri hakkındaki yazdıklarımı okumuşlardı. “Back to the 80s” partisinde orada tanıştığım Mehmet Ali’nin önerisi ile bir istek şarkısı listesi oluşturmuştum da partiyi bir nebze olsun kurtarmıştım. Bunu biliyorlardı ve aynı şeyi tekrarlamak istedik. Bu sene çok abarttık ve Hakan, Ece ile ben o kadar uzun bir liste oluşturduk ki “Zaten bu şarkıları çalsalar partinin playlist’i tamamen bizim tarafımızdan belirlenmiş olur” diye espri de yaptık. Ece Samantha Fox konserine ilk bilet alan kişinin Hakan, ikinci bilet alan kişinin ise ben olduğumuza çok şaşırdı. Bilet numaralarımızı gösterdik ona. “Bu biletleri ömrünüz boyunca saklayın. Gerçekten tarihi biletler” dedi Ece… Evet, farkındayız. Zaten ben biletimin numarası 00002 olmasa bile saklardım onu…
Neyse, her türlü müzik hakkında yaptığımız muhabbet çok tatlıydı. Hatta muhabbet öyle başını almış sarmıştı ki zamanın ne çabuk geçtiğini anlayamadık. Parti 20:30’da başlayacaktı. Biz de en önden yer kapabilmek için Yeni Melek Gösteri Merkezi’nin kapısına erkenden gidecektik. 18:00’larda kapı önüne gitmeyi planlıyorduk bu soğukta, fakat 19:00’larda kapı önündeydik. Neyse ki olumsuz hava şartlarından dolayı olsa gerek, sırada birkaç kişi vardı. Biz de sıranın önlerinde yerimizi almıştık. Belki görünüşte bu soğukta Hakan ve Ece’ye önceden sıraya girmek konusunda yaptığım baskı bir haksızlık görülebilir, fakat gerçekte bu onların da çok işine yarayacaktı. Hem gitgide sıra da büyüyordu.
Neyse, kapılar açıldığında ilk önce mantolarımızı vestiyer görevlilerine bıraktık. Sonra hemen sahne önüne koşup yerimizi aldık. İşte beklediğimize değmişti. Bu sefer demirler koymuşlardı. Fakat seyirci olarak en öndeydik. Önce birbiri ardına 80’lerin unutulmaz hitleriyle coştuk: Big In Japan, Self Control, Wild Boys, It's A Sin, Maria Magdelena, Like a Virgin, Girls Just Wanna Have Fun, Ghostbusters, Venus, Yeke Yeke, Living On My Own… Michael Jackson’dan “Beat It” çaldığında Hakan hemen Hüseyin’i aradı. Hüseyin evde, telefonun diğer ucunda telefondan duyduğu ses ile dans etmiş. Ne adamız ya? Hüseyin de aslında konsere gelmek istiyordu ama kısmet olmadı. Hüseyin, sen boş ver gelme böyle konserlere, partilere, festivallere falan. Çünkü kostümlü mostümlü geliyorsun, harika dans figürleri yapıyorsun, sonra senin gölgende kalıyoruz. Bu sefer 80'ler partisinin dans yıldızları bizlerdik. Hiç dans ederken görmediğim Hakan bile dans etti. Ece'yle ben de öyle döktürdük ki herkes bu üçlüye baktılar. Çünkü orda en güzel dans edenler bizlerdik. Ne de olsa Michael Jackson’cılardık. Kameralar da bizi çektiler. En çok TRT kamerası çekti bizi ama maalesef sadece TGRT ve Show TV'nin haberlerini yakalayabildim. Orda da gözükmemiştik, fakat gerçekten ilgi odağı olduk.
Neyse, geyikleri bırakıp gelelim asıl konuyaaa… Yani Samantha Fox'a... Samantha Fox 23:30’da sahneye çıktı. I Surrender, Angel, Naughty Girls, I Give Myself To You, Nothing’s Gonna Stop Me Now, Santa Maria, True Devotion, Perhaps, I Only Wanna Be With You, Confession, Do Ya Do Ya (Wanna Please Me), Touch Me gibi birçok hitini art arda söyledi. 80’lerdeki hitlerinin yanı sıra hiç haberim olmayan ‘Angel with an Attitude’ adlı yeni albümünden de şarkılar söylemeyi ihmal etmedi. Tabii ki yeni şarkılarını kimse bilmediği için hiçbirimiz eşlik edemedik onlara… Herkes yine 80’lerdeki efsane şarkılarına eşlik ediyordu. “Naughty Girls” şarkısını da nasıl söylemeye karar vermesi de çok ilginçti. “En çok kızlar mı bağıracak, yoksa erkekler mi? Eğer en çok kızlar bağırırsa ‘Naughty Girls’ü, erkekler bağırırsa ‘Touch Me’yi söyleyeceğim” dedi. Tabii ki kızların sesleri daha ciyak olduğundan ötürü bu ses yarışını kızlar kazandı. Sürekli taciz ettiği gitaristlerinden birinden de onayı alınca “Naughty Girls”ü söylemeye karar verdi ve onu söyledi. Ama remix’ini… Yeni versiyonu da güzel olmuş. Tabii “Touch Me” konserin sonuna saklanıyordu. “I Give Myself To You adlı şarkımı siz hayranlarıma yazdım. Bu şarkıyı sizlere ithaf ediyorum” deyince ben de “Thank you!” diye bağırdım. Konserde orta yaşlıların da, özellikle erkek olanlarının olması gözümden kaçmayan bir detaydı. Sam “Siz beni en son 18 yıl evvel görüştünüz Türkiye’de. O zamandan beri hepiniz evlenip çoluk çocuğa karışmışsınızdır mutlaka. Ben hala bekarım. Haberiniz olsun” diye orada olan orta yaşlı erkeklere takılmayı ihmal etmedi. Ben ise 18 yıl önceki konserine gelememiştim, çok küçüktüm, haberim bile yoktu, ayrıca evli de değilim. Onu ilk kez gördüm. Makine sokmak yasak olduğu için Samantha Fox’un resimlerini ve görüntülerini cep telefonumla çekmek zorunda kaldım, daha kalitesiz ama yakın olduğumuzu kanıtlıyordu sanırım. Medya ilk bir iki şarkıda demirlerin önündeydiler ama sonra onlar kovulunca önümüz açıldı ve bir dünya starının konserini en önden izleme, hatta elini tutma şansını yakaladık. Evet, 20 yıl önceki ilk aşkım Samantha Fox'un elini tuttuk üçümüz de... O benim için ulaşılamayan biriydi. 80'lerde çok popülerdi. Nasıl anlatsam, bugünün Britney Spears'ı gibi bir şeydi. Britney daha küçük bir çocukken o çoktan “(I Can’t Get No) Satisfaction” adlı Rolling Stones klasiğini ondan önce coverlamıştı bile. Hatta Britney’den de öte bir şeydi. Prenses Diana ile birlikte en çok fotoğrafı çekilen kadınmış mesela. Madonna'nın 80'lerdeki rakiplerinden biriydi. Şu an Madonna rakipsiz olabilir ama hala benim gözümde Samantha Fox bir Madonna gibi... Belki saha konseri değildi. Belki dansçıları yoktu, fakat tek başına da olsa harika dans show'lar yapıyordu. Hele Santa Maria'daki dans performansı görülmeye değerdi... Bir de öyle erotik showlar yaptı ki 39 yaşına gelse de seksiliğinden, güzelliğinden, formundan bir şey kaybetmediğini kanıtlar gibiydi. 1.52 cm boyundaki, önümüzdeki Nisan’da 40 yaşına basacak olan Samantha, sesiyle kulaklara seksi kıyafetiyle de gözlere hitap etti. Sempatik tavırlarıyla da seyircilerin kalbini fethetti. Tükenmeyen bir enerjisi vardı. Nostalji dolu bir gece yaşattı bizlere. Hayatımda ilk aldığım kasetten iki şarkı söyledi. Biri "Confession" idi ve ben neredeyse ağlayacaktım. Neden mi? Çünkü küçükken duvarıma dev posterini astığım, gazete ve dergilerden fotoğraflarını kesip biriktirdiğim, ilk walkman'imle ilk ve o zamanlar tek kasetimi dinlediğim, Madonna ve Michael Jackson kadar sevdiğim şarkıcı o yeşil walkman'imle dinlediğim kasetten "I Only Wanna Be With You" ve "Confession"ı arka arkaya karşımda, kanlı canlı söylüyordu işte... Ve ben onu çıplak gözle görüyordum, hatta az önce mesafeden dolayı zorlanarak da olsa elini tutmuştum. "Confession"'ın zaten duygusal bir şarkı gibi olması ve benim Balık burcu olmam nedeniyle duygusal biri olmam az kalsın ağlamamı sağlayacaktı ama rezil olmamak için kendimi tuttum. Kim bilir Madonna ve Michael Jackson konserine gitsem ne yapardım? Bir MJ fanatiği de olsam Brace Yourself'te, konserlerinde falan ağlayan fanları anlayamazdım. Şimdi anlıyorum artık. Ah, bir gelseler de salya sümük ağlamaya razıyım. Tabii ki bunun nedeninin mutluluk olması şartıyla...
Konser çok çabuk bitti. Ya da o kadar güzeldi ki bize kısa gibi gelmiş de olabilir, çünkü şarkı sayısı normaldi. Konser sanıyorum 1,5 saat sürdü. Yine de hazır Samantha Fox'u bulmuşken daha fazla olmasını umardım. Örneğin bence mutlaka "I Wanna Have Some Fun" ve "Hot For You" şarkılarını söylemesi gerekirdi. "Bu son şarkımız. Ne söyleyelim?" deyince herkes "Touch Me" diye bağırırken ben "Nasıl olsa onu söylemesi için tekrar çağrılır" diye düşünerekten "I Wanna Have Some Fun" diye bağırdım konserin başından beri bağırdığım gibi. Herkes "Touch Me" derken ben farklı bir şey isteyince bu durum Samantha'nın hoşuna gitti ve gülerek göz ucuyla bana baktı. Ama söylemedi. Halbuki "Touch Me" kadar tanınmasalar da "IWHSF" ve ismini veren albümündeki şarkılar bana göre en güzel Samantha Fox şarkılarıdır. Belki ilk aldığım kaset olduğu için sübjektif davranıyorumdur, fakat benim için o albümdeki tüm şarkılar birer klasik... Yine de seçilen tüm şarkılar güzeldi. İşte 20 yıldır eksikliğini duyduğum bir konser böylece tatlı anılarla son bulmuş oldu. Konser sonunda “İki hafta sonra tekrar görüşmek üzere!” dedi. Biz de dumur olduk. Bu iki hafta sonra tekrar konser vereceği anlamına mı geliyor, yoksa Türkiye’ye tekrar geleceğini mi ima etti, anlamadık.
Konserden sonra da “80s Strike Back” partisi devam etti. Hakan’ın aldığı duyumların aksine, DJ Nejat İşler değildi. Yine bizim Can’ın babası Murat Beşer’di. Murat Beşer’e bizi kulise sokup Samantha Fox ile tanıştırması için ulaşmayı düşündük, fakat ulaşmamız imkansızdı. DJ performansında hala demirler ve security sahnenin önündeydi ve DJ kabini sahnenin taaa en arkasının en köşesiydi. Yani Murat Beşer Samantha Fox'tan bile daha uzaktaydı. Samantha'nın elini bile tuttuk ama Murat Beşer ve diğer DJ seslenemeyecek kadar uzaktaydı. Kulisin neresi olduğunu da bilmiyorduk. Hakan "Samantha Fox çoktan gitmiştir" dedi. Hakikaten de öyle olmuş. Ritz Carlton Otel’deki A Plus isimli bara gidip eğlenmiş. Marmara Pera Oteli'ne de uğrayan Samantha Fox, otelin girişindeki ayakkabı boyacısına özel ilgi göstermiş. Yani bu küçük ayrıntıları bile bilmemiz Samantha’nın Türkiye’de nasıl medyatik olduğuna bir kanıt bence…
Geçen sene, yani 15 Aralık 2004'teki Alphaville konserinde o demirler yoktu. DJ kabini de sahnenin ortasının önündeydi. Perde vardı arkada. O yüzden en önde çalmak zorundalardı. Alphaville konserinde benim ve Mehmet Ali'nin istek parçası listesini DJ'ye kendimiz ulaştırmıştık, fakat Samantha Fox konserinde DJ'e benim, Hakan'ın ve Ece'nin istek parçası listemizi security aracılığıyla ulaştırdık. Bu arada listeyi ulaştırdığımızda daha Murat Beşer yoktu. Bazı istek parçalarımız çalındı. Fakat belirtmeden geçemeyeceğim. Yoksa çatlarım. Yanlış anlamayın. Şarkılar çok güzeldi. “Back to the 80s” partisinden daha çok eğlendim ben. Ece "Ben DJ'e karışmam. Ne isterse çalar" diyor, fakat Murat Beşer ve diğer DJ, 70'ler ve 90'lardan çok çaldılar 80'ler partisi olduğu halde... Y.M.C.A., Grease megamix, I Will Survive gibi şarkılar 70'li yıllara aitti. U Can't Touch This, Ice Ice Baby, I've got the power, Missing, What is Love, Love to Hate You gibi şarkılar da 90'lı yıllara aitti. Yine de teşekkür etmek lazım onlara. Çünkü o kadar eğlendirdiler ki yeni ameliyatlı olduğum halde döktürdüm. 80'ler partisinde 90'lardan da çalınınca canım 90'lı yıllardan New Kids On The Block'tan "Step By Step"i de duymak istedi.
Neyse, partide epey eğlendikten sonra artık Yeni Melek’te çok az kişi kalmıştı. Saat de epey geçti. Samantha Fox’un bile gittiğini düşünerekten biz de Yeni Melek’ten ayrıldık. Zaten çılgınlar gibi dans ettiğimiz için ve konserde sürekli ayakta durduğumuz için çok yorgunduk. Burger King’e gittik yine. Orada soluklandık. Ece ve Hakan bir şeyler yiyip içtiler, tabii ki ben bir şey yemedim orada. Zaten Çarşamba, Perşembe ve Cuma günleri sadece sıvı gıdalarla beslenmiştim. Daha bugün, yani Cumartesi günü (tabii ki konser, partinin ikinci bölümü ve Burger King’de oturma gece yarısı olduğu için Pazar’da sayılıyoruz aslında) katı yiyecekler yemeye başladım desem inanır mısınız? O yüzden iki ay boyunca bana yasak olan zararlı, asitli, kafeinli, yağlı gıdalardan özellikle bugün uzak durmayacağım da ne zaman uzak duracağım? Haksız mıyım? Neyse, sohbetlerimizin sonu da Burger King’de sonlanmıştı. Artık saat sabahın 3’leri miydi, neydi? Bilemiyorum. Oradan çıktıktan sonra kendi yollarımıza ayrıldık. Ben dolmuştan bizim eve en yakın durak olan Ömür’de indiğimde bir baktım, arkadan iri yarı biri seslendi bana. Daha kargalar bile uyanmadığı için ilk önce ürktüm ama yabancı değildi. Samantha Fox’un konserindeki güvenlik elemanlarından biriydi. Hem de bizim istek parça listemizi DJ’e ulaştıran ve birkaç tanesi çalındığında kağıdı ben verdiğim için omzuma dokunup “Senin liste işe yaradı galiba” diye gülen koruma… O da bizim buralarda oturuyormuş. Şaşırdım. “Tesadüfe bak” diye düşündük. Neyse, eve geldiğimde annem karşıladı. Geldiğimi duyup uyanmıştı. Hemen yattım. Kulaklarım çınlıyordu ve tıkanmıştı. Çok da yorgundum ama bu tatlı bir yorgunluktu… Bir hayalin gerçekleşmesinin ardından duyulan ve razı olunan tatlı yorgunluk…

0 Comments:

Post a Comment

<< Home